Daedala Kaya Mezarları’nı görün

Daedala Kaya Mezarları günümüzde biraz bakımsız kalmış, ağaçlar ve bitki örtüsü arasında kaybolmuş durumda. Ama tam da bu yüzden burayı ilk keşfeden sizmişsiniz gibi heyecanlanıyorsunuz.

Mezarlar aslında Daedala Antik Kenti’nin sınırları içinde ancak kentten çok fazla bir kalıntı maalesef kalmamış durumda. Kent merkezi denize hakim tepenin üstünde. Burada ufak bir kalenin kalıntıları, kayadan oyulmuş merdiven kalıntıları, birkaç ev temeli bulunuyor. Kısacası bulacağınız kaya mezarlar, bu uygarlığa dair görülebilecek en belirgin kalıntılar.

Bir Likya şehri: Daedala

Likyalılar Girit’ten geldiği sanılan bir kavimdir. Anadolu’nun en özel ve farklı bir uygarlıklarından biri olarak kabul edilmektedirler. Özellikle Fethiye ile Antalya arasındaki bölgede, dağlık ve ulaşılması zor yerler de yaşamışlar, bu sayede özgürlüklerini olabildiğince korumayı başarmışlardır. Kendi alfabelerini oluşturmuş, ataerkil değil anaerkil bir yaşam biçimini kabul etmişlerdir. Likya, kendi dillerinde “ışık ülkesi” anlamına gelmektedir. İşte Likya’nın Daedala kentinde bir de efsanelerde yer alan bir olay yaşanmıştır.

Efsanenin güzelliğine bak!

Tanrı Zeus ve karısı Hera bir kavga etmiş. Tanrıça Hera yaşadıkları Olympos dağını terk etmiş ve kafasını dinlemek ve bu güzel coğrafyanın içinde sakinleşmek için Daedala’ya gelmiş. Aradan zaman geçmiş ama bir türlü barışmamışlar. Zeus bunun üzerine bir kurnazlık düşünmüş ve yeniden evleneceğini ilan etmiş. Çünkü karısı Hera’nın kıskançlığını biliyor, bu sayede Hera’nın kendisine döneceğini düşünüyormuş. En iyi heykeltıraşları ve terzileri çağırtmış ve onlara gizli bir görev vermiş: “Ağaçtan dünyanın en güzel kadının heykelini yapın ve en güzel kıyafetlerle giydirin. Öyle ki görenler onu gerçek sansın.”

Düğün günü Likya halkı, tanrılar, tanrıçalar herkes Daedala’da toplanmış. Zeus’un emrettiği gibi heykele de en güzel kıyafetler giydirilmiş, en güzel kokular sürülmüş ve tülden bir tahtın içinde düğün alanına taşınmaya başlamış. O kadar güzel bir heykel olmuş ki herkes gerçek sanmış, görenler gözlerini alamamış, güzellik tanrıçası Afrodit bile heykel olduğunu anlayamadığı bu gizemli kadının güzelliğini kıskanmış. Tüm bunları gökyüzünden izleyen Zeus, kurnaz kurnaz gülüyormuş.

Hera da dayanamamış tabi, tüm öfkesiyle düğün alanına gelmiş. Tahttaki kadının yanına varmış, tülü kaldırmış, anca kadına dokunduğunda onun heykel olduğunu anlamış. Ama heykelin yüzünde kendi yüzünü, gözlerinde kendi gözlerini görmüş ve mutluluk dolu bir kahkaha atmış.

Heykeli kaldırıp tahtın içine kendi oturmuş. Böylece Hera ve Zeus barışmış, düğün Daedala’da günlerce devam etmiş.

İşte Daedala’da bu efsanenin geçtiği yerdesiniz. Bu yüzden anıt mezarlara gelmişken biraz daha yürüyün, etrafı keşfedin. Bu düğüne tanıklık etmiş binlerce yıllık taşlara dokunun. Hera ve Zeus’u barıştıran bu toprakların belki sizin için de güzel sürprizleri vardır.

Bu arada bazı yol tabelalarında Deadala yazıyor doğrusu Daedala/Daidala olmalı.